21 Kasım 2011 Pazartesi

4 Haziran 2009 Perşembe

Vampir Olasım Var!...

Uzun zamandır yazamıyorum biliyorum ama kendimi öyle bir şeye kaptırdım ki sorma sölemem :p Twilight filmini indirmiştik ama seyretmedik...Sonra kitabı elime geçti ve bu Twilight furyasının ne kadar büyük olduğunu gördüm...İlk kitabı bitirmemin akşamına ikinci kitabı New Moon'u (Yeniay)okumaya başladım...3 günde bitti :p Ardından da üçüncü kitabı Eclipse (Tutulma) 'yi okumaya başladımve şu an bitmek üzere..Yani bide baktım ki ben bu vampirler kurtadamlar dünyasının içine girmişim.İlk kitabtan sonra filminide izledim ama ne yalan sölim o kadar beğenmedim...
Kitap daha ilgi çekici...4.kitap Breaking Dawn (Şafak Vakti) ise okunmak için çekmecede beni bekliyor.Ardından Midnight Sun (Gece yarısı Güneşi) ise daha çıkmadı bile....
Görüyosun sevgili blogum ben kafayı sıyırmış şekilde bu kitapları okuyorum.Kendime dışardan bakınca bi şaşırıyorum yani...
Ama mutluyum ne azından...Bi kitap beni mutlu ediyor...
Bana özlediğim ve yapmak istediğim şeyleri anımsatıyor :)

Kitaplar ilgili hiçbirşey anlatmıyorum okumanızı tercih ederim....

14 Mayıs 2009 Perşembe

Ben Bir Çınar Ağacıyım Gülhane Parkında!...

En son 3 yaşımda falan gittim herhalde Gülhane Parkına,hatta orda bir ressama resmimi yaptırmışlar küçük kızım leğende çamaşır yıkıyorum nasıl bir resimse her gördüğümde katıla katıla gülerim...,
Sabahtan beri Ben Bir Çınar Ağacıyım diye geziniyorum nerden aklıma takıldıysa bu şarkı Gülhane Parkına giderim belki haftasonu bu bi işaret olabilir :p
Biraz daha sıksam bir ay olucakmış yazmayalı ama o kadar iş güç vardı ki yapılması gereken daha üstümdeki çamuru atamadım adam akıllı.
Bu15 gün boyunca neler yaptım dersem valla pek film izlemedim Sevgililer Günü Katliamı'nı geç olsada izledim 3 boyutsuz.
Haftasonları sahilde koşmaya başladık...
Dün 'Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Kısa Tarihi'kitabını bitirdim.
Bu sabahta Alacakarlık(Twilight) başladım evde filmide yatıo ama ben önce kitabını okumak istedim...Çok güzel...
Onun dışında hep ev iş arası mekik dokudum he geçen gün Mc Donald's'a gidip şu Mega Mac ve Megas Mc Chicken'dan yedim mucuk kuçumun dediği gibi insan yemesi için yapmamışlar resmen...
Seyretmediğim son iki bölüm Lost ve Heroes'u seyrettim bugün Lost 5.Sezon finali iki bölüm yayınlanacak,onlarıda izledim mi uzun bir süre düşünmiycem Lost'u...

29 Nisan 2009 Çarşamba

Karafelek saçıma ne gerek!...

Bundan 1,5 ay önce saçlarımı siyaha boyattım ohh çok iyi yaptım yeni bir akım başlattım, görüceksiniz önümüzdeki sezon siyah saç moda :p
şimdiden başladılar saçları koyultmaya :p
ama ben gene paspal paspal o madam topuzumla dolaşım ama nedense bu işe geldimi kılımı kıpırdatmak gelmiyor içimden utanmasam pijamalarımla gelicem hiç kasmıycam ama olmuyor bende kot ve swit ile idare ediyorum dışardada süslenip püsleniyorum çünkü bu iğrenç yer için kendimi kasmıyorum belki böyle gelirsem hem kovarlar beni diye düşünüyorum aslında yakında üstüm başım kusmuklu dolaşsam mı diye aklımdan geçmiyor değil :p
Neyse ben sarıdan siyaha kadar kızılda dahil olmak üzere uzun bir boya evresi geçirdiğim için artık kafada saç kalmadı. Ya gititm soğan kabuğu yaptım oda çakma turuncu oldu gerçei ama gitti gene herkes yaptı.Şimdide siyah ama saçım herkes bu renk olursa bana gene basarlar ben ne yapcam saçımı ya gidip gece mavisi yapim diyorum ama bu seferde kusmuklu eşorfman yüzünden değil saçım yüzünden atılırım oysa ben kusmuk olayıyla hatırlanmak istiyorum...
Şaşırdım kaldım bu yaz böyle geçer ama seneye mutlaka yeni bir renk bulmam şart...

28 Nisan 2009 Salı

Reaksiyon Durumu!...

Yeni yeni huylar türedi bende eskiden sinirlenince,panik yapınca en fazla ishal olurdum...Şimdi vücudum fazla reaksiyon gösteriyo,kaşınıyorum,boynum, kolum, bacağım, göbeğim ve minimum yerlerimde kabarcıklar çıkıo...Yeri gelio kurdeşene kadar gidiyor...
Eskdien mucuk kuçumla buluşmaya gittiğimde eve geç kalıcam diye bütün buluşma zamanımızda mide ağrılar ve beraberinde ishal ile dolaşırdım...Otobüste eve geri dönerken altıma sıçcamda bir yerlerde kalcam diye çoğu zaman taksiyle gitmişliğim vardı...Artık bazı şeyleri kafaya takınca yada sıkıntı yapınca kaşınıyorum hemde ne kaşınma manyak gibi....
Bizim yan binada doktordan bozma baytar amca var...Bütün bina manyak bu adam diyor...En son ona gittiğimde psikolojik diyip aile psikolojime inmeye kalktı...Karşılığında sakinleştirici şurupla beni yolladı,bir kızcağız sırt ağrısı şikayetiyle gittiğinde senin bir kaburgan fazla demiş napcak zavallı kaburgayımı aldırcak şimdi.Neysem bu baytardan sonra bir daha gitmedim doktora falan korktum tıkcaklar BRSHH'ye diye :p Tıksalar ne yazar gerçi kaşınmam en azından...
Neyse bana kaya tuzu lazım şimdilik nerden bulabilirim acaba?????

27 Nisan 2009 Pazartesi

Tarafımdan yapılan persuade oneself olayları!...

Nolurdu havalar güzel olsaydı,tamam yağmuru seviyoruz ama bu kadar kış kasvet + neşesizlik katıyor...Barajlar doldu tamam ya tuz gölü'de eski haline kavuşmuş...Kış çok uzun geldi bu sene kazak,kat kat kalın kalın giyinmekten bıktım.İnce askılı elbiselerimi özledim...Yaz gelsin istiyorum...
Canım siyah file çorap,parça parça mini etek,memişlerime dapdaracık oturan beyaz atlet üstüne deri ceket giyip burdan dünyanın diğer ucuna gitmek istiyor.Ondan sonra alaskamsı biryerlerde Josh'ı bulup vampirciklere karşı savaşsak birlikte o vampir olsa beni kurtarmak için sonra ölse...Çok sıkılmıştım zaten ondan kurtulsam eve dönsem mucuk kuçumun gözünde Resident Evil'deki Alice olsam :p Beni eli bıçaklı karate king zannetse kimse yanıma yaklaşmasa götepört sağ kolum olsa zombiciklere girse çıksa :p
Ekip kursam mucuk kuçusu ve pepem Action Man olsa küreselleşmeye kökten çözüm bulsak bunun üzerine artık uzaylıların americaya indiğ,baskınlar yapıldığı filmler yerine Türkiye için böle filmler çekilse...Hollywood'a gidip Woody Allen'ı görsem onu Teoman'la tanıştırsam Teomanı meşhur etsem...
21 odalı havuzu denize açılan villam olsa Florida'da sahilinde Lost çekilse'de ben indirmek için kıçımı yırtmasam perşembeleri...Jacko bizim evde makiyato takiyato içse mucuk kuçumla,karşılıklı tavla oynasalar Matthew McConaughey cepten arası kankalar tavlaya geliyorum diye elinde tekila bize gelse,bende dünyanın en yakışıklı erkekleri evimdeler diye Kenan Erçetingöz'ü arasam herkes uyuz olsa bana...Tony ile Eva,Victoria ile Beckham yanında Enrique Iglesias ile Anna Kournikova'yu getirseler okey oynasak hep birlikte...Havuz kenarında rakı içsek mangal yapsak adana,urfa yedirsem onlarada suşi neymiş lan deseler...
Hummer alsam,boeing 1517 alsam,3 katlı yat alsam,ada alsam orda prenses olsam...Narnıa'daki Aslan kuşlar börtü böcekler bana tapsa...
Matabu toplamadan uzaya çıkan ilk Türk karısı olsam aya gidip çişimle Dimple yazsam dolunayda dünyadan gözükse :p
..........
Yaz gelsede şezlongta,kulağımda müziğim,havuç-kakako kokarken ve vücudum güneşten simsiyah olurken bu hayalleri kurarak yatsam.... Yaz gelse...

24 Nisan 2009 Cuma

Götepört Hikayeleri

Şimdi bizim binada bi çocuk var.Bu zavallıma herkes götepört diyor yalnız aynen yazıldığı gibi...Koskoca Bağcılar'ın en ucra köşesine dikilmiş ve içine bir sürü boş insan doluşmuş bu binada,başkaları dururken ne diye bu çocuğa götepört dediklerini anlamadım... Canıma tak dedi gittik sordum eskilerden kalma birine bu çocuğa neden götepört diyolar diye...Bu zavallı dediğim çocuk - meğerse götepört 'ün önde gideniymiş :p- taşradan gelmiş şehre ve çok ağır sapıkmış...Binada ellenmedik,becerilmedik karı bırakmamış zamanında.Çokta pis gözleri olan bu arkadaşın gözbebekleride ne zaman karı kız görse paraşüt gibi açıldığı için buna pörtlek sapık demişler sonracığıma gün geçmiş bu isim götepört olmuş...
Üst kattan bir arkadaşla bugün bahçede kahve içiyoduk... Iyyy ya kızım götepört gelio yaşıomu bu hala burda ya dedi...Dedim ki neden öle diosun o çocuğa...Demez olaydım aynı hikayeyi anlattı bana...Hani filmlerde kötü yaratığa yada psikopat katile iyi davranan ama filmin en sonunda katilin meğerse bir numaralı hedefi hali gelen temiz kalpli aptal karılar varya kendimi öle hissetim ya katili öldürcen yada götepört olcan durum basit...İşte öyle bir düşünce kümeciği kafamın üzerindeyken arkadaşım beni dürttü yok kızım bırakmış işleri dedi sen yanındamıydın bırakırken nerden bilionn dedim.Eh yani dedikodu işte dedi .Ulan ilk anlattında dedikodu o zaman diye azarladım...Tırstı...
Neyse ben kafaya koydum bundan sonra götepört'ü daha yakından izliycem meraktan bok yoluna gitsemde bunu kafaya koydum...Belkide gene filmlerdeki gibi pis bir katil,sapık,psikopat değilde üzerine çamur atılmış masum bir gençtir...Belkide onun üzerindeki laneti kaldırıp kahraman olurum..Yatttaaaa!...
Belkide götepört olan ben olurum o ayrı...

24 Nisan Kutlu Olsun!...

Sabahtan beri söylüyorum bugün arife havası var diye...Herkes erken çıkıyo,işimiz var gücümüz var yok ya kimi yiyosunuz lan...Evde göt üstüne yatış yapcaksınız...Mucuk kuçusu bile yarımda eve gitmiş...Milletçe sevmiyoruz çalışmayı işte,işimiz gücümüz kaseyi dinlendirmek.Ama ne zaman sorsak birine bu ne hal hastamısın diye.Çok yoruldum yaaaaa çok çalışıyorum der.Yalan külliyen yalan işi gücü yatış,miskinlikten yoruluo.İlkokula giderken öğretmenimiz tahtaya ders çalışmama nedenlerimizi yazdırıyordu herkes oyun oynamak,tv izlemek yazarken ben kalkıp miskinlik yazmıştım hoca herkesinkini silip benim yazdığımı bıraktı ve hepimizi bu konu üzerinde konuşmamız için bir araya topladı.Sınıfça benim miskinliğime çözüm bulduk yani...O kadar çözdük ki bu olayı sabah yedilerden akşam sekizlere kadar çalışma gücüm ondandır :p O yüzden bu kör saatlere kadar buralarda sürünmekteyim :p Aman iş olsunda,biz çalışırız mantığındayız..Ama nedense böyleleri hep kaybeder daha doğrusu kazandıkları sadece fazla çalışmama tecrübesi olur...Derlerya 23 Nisan'ı milletçe kutluyoruz tüm ülkede diye..Aynen öyle sadece çocuklar tatil diye bilioduk yalanmış ülkece tatil hatta ertesi günde yarım gün yapıyoruz...Eeee böyle millete böyle hükümet tabii...Az bilem...Demiyorum herkes eşşek gibi çalışsın işinin başından ayrılmasın diye ama eşitlik olsun kardeşim ben deli dana gibi çalışırken,karşı masamdaki hadi byeee diye işini bırakıp gitsin...Oldu nerde böyle yağma,hemde işinide biz yapalım..Siktir lan elimi bile sürmem...Herneysime ben işimin başına dönim afferim kızıma çalışıo desinler ve çükçük altın taksınlar :p

Çarşamba Gecesi Seansları!...

Çarşamba akşamı malum ertesi gün çalışmadığımız için Cuma havası içindeydik.Oturduk sinema koltuğumuza,film seçtik.İlk filmimiz Silent Hill'di...
Çok duydum adını ama seyretmek geçmedi hiç aklımdan...Çok korku diyorlardı...
Bi korku hali içinde izlemeye başladık...
Çekirdek ailemiz var ve kızları uyurgezer sürekli Silent Hill evim diye sayıklıyor...Babası hastaneye yatıralım.Anası Silent Hill'e götürelim derken alıoo kızı yanına ana kız Silent Hill'e gidiyolar.Ama orası normal biryer değil tabii...Maden yatakları var ve 30 yıl önce ciddi yangın çıkmış.Herkes mahvolmuş...Neysime bunların peşine bir polis hatun takılıyor...Anamız Rose giderken aniden yolda küçük bir çıkıo ve kaza yapıooo...Uyandığında ise kendi kızı yok.Şehre kızını aramaya girio ve ondan sonra ebesininkini görüo...Çok çok abartıldığı kadar iyi değil ama keşke sinemada izleseydin diye pişman oldum,çünkü ses ve efektler muhteşem.Ayrıca çokta zeki bir film...Sonradan oturup düşündürücü...Saçma falan değil...Mutlaka izleyin... Mucuk kuçumun söylediği sonuda destekliyorum...
İkinci izlediğim filmde Troy...Bunuda Silent Hill gibi zamanında izlememkle hata yapmışım...Brad Pitt'i fazla sevemem ben...En son Benjamin'de izlemiştim orda çok beğenmiştim o ayrı...Burdada güzeldi adamın oyunculuğu süper ama ben ayyyyy Brad diye bayılan kızlardan olamadım nedense hiçbirzaman....Troy güzeldi,Orlando Bloom'u ilk defa bu kadar cılız ve gerzek gördüm... Nedense hiç beğenmedim onu ama oyuculukta süperdi...Onun dışında Eric Bana'dan bana baygınlık geldi.Ben bu adama vermem hayatta karılar nesine bayılıyolar anlamıyorum...Boleyn Kızları'ndada sinirdi.Natalie Portman'la yatan adamdan ne bekliyosunki...Troy'u eminim ki çoğu insan seyretmiştir,çünkü bugün herkes bana aaa yenimi seyrettin dedi...Bi eziklik hissettim...
Onun dışında adını şu an hatırlamadığım bir Jim Carey filminin yarısı seyrettik ,çok baydı bıraktık...
Çarşamba akşamındaki seanslarımızda bunlar vardı.
Bugün Cuma bakalım bu akşam ne seyredicez...

22 Nisan 2009 Çarşamba

Ayakkabılık Gibiyim!...

Bugünlerde bir ayakkabı manyaklığıdır gidio,halbuki daha ayakklarımı açmaya hazır değilim.Zaten toynaktan beterler,iyi bir pedikür gerekiyor...Ama yazın bayılıyorum ayaklarıma onları yanık yanık,ojeli görünce kendimi hoş hissediyorum.Minnacıklar zaten minnacıklar dediğim bi 37-38 numara varlar aslında :)
Herneysime benim bu ayak faşizmi durumum her yaz başı pokeler beni...Ama bu sefer fena vurdu gibi...Birde geçen Haziran başı ayağımın kırılması ve bütün yaz parmak arası terliklerle gezmeminde etkisi var tabii...Gördüğüm her ayakkabıyı alıcam nerdeyse...En son mor püsküllü ayakkabıyı almak için Deıchmann'e gittim.Ama kahverengi püsküllü daha hoş durdu ve onu aldım...Arkadaşım bana doğum günüm diye stradavius'tan mavi babet almış.Bayılmıştım o babetede...Şimdi sırada Mangodaki mavi sandalet ve stradavius'taki mavi topuklu ayakkabı var :p



21 Nisan 2009 Salı

Almam Lazım...


İyiki Doğmuşum!...


Bugün benim doğum günüm... :p
Doğumgünümü kutlayan ve beni hediyeciklere boğan herkese teşekkür ederim...

20 Nisan 2009 Pazartesi

Haftasonu ve Fimler!...

Bu haftasonu abarttık ve 6 film seyrettik mucuk kuçumla...
Cuma akşamı All the Boys Love Mandy Lane filmiyle başladık.Ben bu kadar salak bir gençlik bir filmi izlediğimi hatırlamıyorum yani.Bizde Vahşet Gecesi diye vizyona girecek filme,ne kadar boş vaktinizde olsa,para bok her filmi giderim desenizde gitmeyin göz zevkinize yazık.He karı güzel, zaten bu Mandy Lane denen hatun ya yönetmenin bacısı,ya sevgilisi yada sen bana ver ben sana film yapcam bahanesiyle kandırdığı bir kadın...Filmde okuldaki bütün erkekler bu kıza hasta hangimiz bozsak acaba diye sidik yarışı yapıyolar ama ablamız bulunmaz hint kumaşı,gösteripte vermeyen cinsten psikopatın en salağı çıkıo filmde ne başını ne sonunu anladım sadece kız güzel onu anladım yani daha doğrusu kazıdılar beynime...
Ama ben izliycem sen anlamamışsındır filmden diyosanız girin film sitelerine,bakın yorumlarına bitanesi iyi bile dememiş...
Bi kaç dakika moladan sonra The Forgotten Ones (aka The Tribe) filmini izledik.Bu film 2009 filmi ve Trip dilimizdeki adı...Mandy Lane salağından sonra bir umut izlemeye başladık...Şimdi okuyucu ne kadar Lost izlersin bilemem ama bu Lost çıktığından beri nerde bir ıssız ada bulsalar ellerindeki malzeme meme olsa film,dizi hemen orda çekiveriyolar...Buda böyle işte bi ıssız ada,canavar,arkada korku fonu bla bla bla yani...Grupçana adaya düşüyorlar arkadaşlar tekneleri batınca.Tabii korku filmi ya baştan otların arasından çıtır pıtır sesler gelio, meraklı kızımıza ne batıosa gidio bakmaya, olaylar başlıo işte böle.Yamyamcikler var bunlarada gün doğuyo taze et diye yiyiş başlıo...Gene filmin başında kurtulcağını tahmin ettiğimiz kızımız günün kahramanı oluo ve yamyamların başını öldürüo adadan botla atlıo gidio...Artık filmlerde mucuk kuçumla sıralama yapıyoruz bu ölcek sonra şu ölcek diye :p Herneyse bu filmdende tatmin olmayınca Tinto Brass filmlerinden birini mi izlesek derken sinemamıza yeni gelen Kehanet (Knowing) izleyelim dedik...
Gerçi bu orjinal değildi sinema çekimi idi ama girdik bir kere niyetine.
Nicolas Cage oyunculuğu tartışılmaz,hakkını verio...Fim çok güzel başladı gidin seyredin derim,özellikle sinemada ses efektleri dehşet güzellikte yanıtıomuş filmi ben evde seyrettiğim için farkına varamadım...İki saçma filmden sonra ilaç gibide gelmedi değil.Güzel değişik,sadece söylemeden edemiycem sonu çok basit kaldı ben çok farklı bir son beklemiştim..Sonuçta fantastik bilim kurgu çokta mantıklı bişeyler beklememek lazım...
Bir ara Anında Görüntü Show'da vardı kategori film anlatma neler çıkıodu ya...
Ormantik Korku Belgesel türü gibi :p
Neyse bu aralar sinemeya gitmeyi düşünüosanız bu filme gidin bence...
Cumartesi akşamı ise ilk önce The Uninvited (Davetsiz) filmiyle başladık.Buda 2009...
Hasta kızımız akıl hastanesinden iyileşmiş halde çıkar ve eve gelir...Annesini yangında kaybettikten sonra üşütmüştür çünkü...Ablasıyla birlikte herşeyden sorumlu olarak annesinin eski hemşiresi babasının yeni hatunu olan Rachael'i sorumlu tutarlar...Rachael'de öle bir karı ki biz bile inandık onun haltları yediğine ama sonu şaşırtıcı...İskelet Anahtarı seydereler bilir onun gibi işte...Vaktiniz varsa izleyin orta şekerli...
Sonra benim çoook çook izlemek istediğim,arkadaşlarımın izle artık şunu dediği The Other Boleyn Girl (Boleyn Kızı) filmini seyrettim...Ve şu ana o ana kadar seyrettiklerimin en iyisi olduğuna karar vermem filmin bitmesini bile beklemedi...Natalie Portman ve Scarlett Johansson kardeş birinin gözü yükseklerde ki bu Natalie ,diğeri köy hayatı sıcacık evimde yaşiim gidim derdinde...Ama Kral VII. Henry ve kızların babası,dayısı bunları bildiğiniz oo..pu yapıo...Kral'ın erkek çocuğu bir türlü olmuo,karısı doğuramıyoo.İlk önce Natalie kakalıyolar ama karı salak olduğu için yapamıo,sonra Kral Scarlett'ı görüo ve dili düşüo...Herneyse bunlar kaynaşırken Natalie gene ortaya çıkıo ve ülke birbirine girio...Çok detay anlatmıycam bundada izleyin bu filmi zaten geçen senenin filmi her yerde bulursunuz...Benim izlememe ısrarım Natalie Portman yüzünden ben bu karıya gıcığım bu filmi izledim iyice gıcık oldum.Hasta ruhlu ya ama rolünü iyi yapıo yiğidi öldür hakkını yeme şimdi...Kızların baba ve dayıları da ne adammış be bir ara kendileri kralın koynuna giricek sandım valla....Neyse buda bitti haftasonunu son filmi Zombie Strippers! idi...Bu ne rezalet bu ne pislikti anlamadım filmi düşününce bile midem kalkıo ki ben Zombi filmleri manyağı bir insan olaraktan bu salak ötesi filmden nefret ettim.Aslında bence burda esas tema striptizcileri ve Jenna Jameson'ı nasıl iğrenç ve çirkin gösterebiliriz...İzlemeyin elinize geçerse çöpe atın sonunu bile izlemedim ya...Emeğe saygı ama bunda pek emek göremedim yani...
İşte okuyucu haftasonu böyle film aktivitesine kaptırdım kendimi.Aralarında en çok Boleyn Kızı'nı beğendim açıkçası...İster istemez tarih kokan filmler işler yapıo...
Yalnız dikkatimi bişey çekti şimdi izlediğim filmlere bakıyorumda hepsinda başrol kız,fikir kız,nedir bu kadın milletinden istedikleri anlamıyorum bir salak yapıyolar bi zeki,bi şeytan yapıolar bi melek...Birazda erkek temalı çekin yahu...Uğraşmayın artık cinsimizle pliss....

17 Nisan 2009 Cuma

Kabul ediyorum mutsuzum...
Mutsuz olduğum gibide hastayım...
Hasta olduğum gibide şevksizim artık...
Sürekli biryerlerim ağrıo ve vücudumda devamlı ağrı var...
Hiçbirşeyden zevk almıyorum,aklına gelicek en zevkli şeylerden bile...Düşünüyorum şu an ne bana mutluluk verebilirdi diye.
Sonuç:Hiçbirşey...
İçinde bulunduğum her ortamda mutsuzum...Şuan bu yazıyı bile özgürce yazamıyorum...Gözlerini Pc ekranıma dikmiş insan gıcıksın ya...Yalakalık yapan insan gıcıksın ya...

İçimde iş yapma tutkusu kalmadı,soğudum,soğudukça çirkinleştim...Zaten artık buraya kadar dediğimiz döneme geldim herhalde gitmem gerekiyor yükselmem ama .... işte
Hayatımda sırf insanlara şirin gözikim diye,işim yürüsün diye hiçbir zaman yalakalık yapamadım,yada istedikleri gibi olmadığım için bu durumdayım...Ama yapamıyorum işte...
Çok mutlu olucağımı düşünerek kalktım akıl zarar şeyler yaptım ama sonuç gene ne huzur ne mutluluk...
Yani her anlamda nakavt hissediyorum kendimi...
Kimse kimsenin elinden tutup kalk demez,herkes Aşk'taki Sufi değil...
Beklemiyorum zatende...

14 Nisan 2009 Salı

Gülseli Kato'dan sonra İdolüm : Valeria McCulloch



Valeria “ValBlu” McCulloch
Ayakkabı tasarımcısı. Mavi

Niçin mavi?
Üniversitede renk teorisi okudum. Tarihsel açıdan mavi en ilginç renkti. Alman aşiretleri düşmanları savuşturmak için mavi giyerlerdi. Hristiyanlar ilahiliği göstermek için kullandılar. Mavi giymek benim için tüm gün rüyada olmak demek.

Kendi mavi ayakkabılarını yapıyor musun?
Deri fuarlarına gidiyorum ve fabrikanın benim için yapmasını sağlıyorum. Ayrıca beyaz Chanel ve Christian Louboutin ayakkabılar alıp onları elektrik mavisi renginde kalemle boyuyorum.

13 Nisan 2009 Pazartesi

O.Çocukları!...

Cuma günü O.Çocukları'nı seyrettik.Ben çok beğendim....Güzeldi...
Pazar günüde vardı aynı film bu sefer LiG tV'de...
Walla kim ne derse desin umrum değil...Bokludere takımından nefret ediyorum..
Dünyaya bir daha gelsem sevgilim :p ne yapar ne eder bu adamları katliam ederdim...Adolf Hitler yanlış zamanda yanlış yerdeymiş işte...
Carlos'dan soğudum ya daha ötesi varmı?
Nasıl hırslı,nasıl sinirliydim anlatamam bugün laf yarıştırdım bütün bokluderelilerle...Ama onlarla sidik bile yarıştırmıycaksın...İçi çürümüş soğan hepsi...

Doğumgünü İstekleri Part 1 :p

Doğumgünüme 7 gün kaldı(bugünü saymıyorum artık) o yüzden bu 1 Hafta'da neler istediğimi yazıcam sizde alıcaksınız böylece boşu boşuna,hoşuma gitmeyen hediyeler almak zorunda kalmıcam.Ben sıralıyorum bu hediyeleri siz aranızda anlaşın,haberleşin ona göre alın iki kişi aynı hediyeyi almasın sakın..Hee bide bazılarının Türkiye mağazası yok netten sipariş verebilirsiniz. Ben size çok güzel tatlılar yapıcam.Özellikle çok sevdiğim


cake ball


çilekli çikolatalı cup cake'lerden

ve donutlardan yapıcam...

Pasta ise şahane olacak...



Şimdi sıra sizde üzerinize düşen kısmı yapıp istediğim hediyeleri alın.



Deıchmann 39,30 Tl


Dani BlackFringe sandal$165
Big BuddhaWoven tote$99
Strapless smocked dress in swiss dotMore Colors$55
NEW! Braided halter Bra Top dressMore ColorsOrig. $78 Sale $59
Terry drawstring pant & Hoodie More Colors$35.50 & $39.50
NEW! Babydoll Bra Top dressMore Colors$45
NEW! Strapless tube Bra Top dressMore Colors$48 Halter Bra Top maxi dressMore Colors$108
Embellished v-neck dressSpecial $5
Abercrombie&Fitch/Daphne$80



Harvey Nichols

Ayrıca Mango'daki mavi çantayı ve Stradavius'daki mavi topuklu ayakkabıyı istiyorum.Birde

Jojikmoda'nın blogunda o elbiseleri istiyorum :D

Biliyorum bunlar hiçbirşey ama başka şeyler alıp gereksiz masraf yapmayın arkadaşlar :p

İstediğim Tek Şey:Gitmek!...

Bugunlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasina,bir baska ülkeye,daglara, uzaklara...
Hayatindan memnun olan yok. Kiminle konussam ayni sey...
Her seyi, herkesi birakip gitme istegi. Öyle ''''yanina almak istedigi üç sey'''' falan yok.Bir kendisi.Bu yeter zaten. Her seyi, herkesi götürdün demektir.Keske kendini birakip gidebilse insan.Ama olmuyor.Hadi kendimize raziyiz diyelim, öteki de olmuyor. ani her seyi yüzüstü birakmak göze alinamiyor.Böyle gidiyor iste.
Bir yanimiz ''''kalk gidelim'''',öbür yanimiz "otur'''' diyor.''''Otur'''' diyen kazaniyor.
O yan kalabalik zira.Is, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu..
En kötüsü aliskanlik.
Aliskanligin verdigi rahatlik, monotonlugun dogurdugu bikkinligiyeniyor.
Kaliyoruz.
Kus olup uçmak isterken agaç olup kök saliyoruz.Evlenmeler...Bir çocuk daha dogurmalar...Borçlara girmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alikoyabiliyor.Misal, ben...
Kapidaki Rex''i birakip gidemiyorum.
Degil bu sehirden gitmek,iki sokak öteye tasinamiyorum.
Alip götürsem gelmez ki...
Bütün sokagin köpegi oldugunun farkinda. Herkes onu, o herkesi seviyor.Hangi birimizle gitsin?''''Sirtinda yumurta küfesi olmak'''' diye bir deyim vardir;evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin.
Kendi imalatimiz küfeler.
Ama egreti de yasanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira. Ölüme inat tutunmak lazim. Inadina kök salmak lazim.
Bari ufak kaçislar yapabilsek.Var tabii yapanlar. Ama az. Sadece kaymak tabakasi.
Hepimiz kaçabilsek...Bütçe, zaman, keyif...Denk olsa.
Gün içinde mesela...
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün.Sabah 09.00, aksam 18.00.
Sonra baska mecburiyetler.
Sıkışıp kaldık.
Sirf yeme, içme, barinmanin bedeli bu kadar agir olmamali.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karsiligi bir ömür yani.
Ne saçma.Bahar midir bizi bu hale getiren?
Galiba.
Ben her bahar ásik olmam ama her bahar gitmek isterim.
Gittigim olmadi hiç.Ama olsun...
Istemek de güzel.
CAN YÜCEL